Kaynak: İclal Aydın’ın 10.05.2012 tarihli Vatan Gazetesi’deki köşesinden alınmıştır.

 

Yukarı Sokak

iclal aydin

Bamya, bakla gibi yeşil sebzelerin lezzetine, klasik ve alaturka müziğin hazzına, uzun yürüyüşlerin gerekliliğine hakikaten belli bir yaştan sonra ulaşıyormuş insan, evet…
Yirmili yaşlarımda bana asla bulaşmaz, kesinlikle onlardan olmam diye düşündüğüm iki insan tipi vardı. Biri ilahi bir biçimde inanç arayışına girenler, diğeri de yaşadığı büyük şehri terk edip “bir sahil kasabasına” yerleşenler… Dün gazetelerde Derya Tuna’nın Güney Afrika’ya yerleşeceğini okuyunca birden fikrini inanılmaz cazip buldum… Özendim… Her şeyden; bıkılmış, eskimiş her durumdan uzak, yepyeni bir hayata başlamak… Başka bir sokağa taşınmak…

***

Salim Kadıbeşegil, kitaplarına, düşüncelerine çok önem verdiğim, yazdıklarından çok faydalandığım, ülkemizde “iletişim” kavramı ile ilgili çok önemli dersler vermiş, kitaplar yazmış, çalışmalar yapmış bir ustadır.

Aslında niyetim son kitabı “Oyun Bitti” üzerine bir yazı yazmaktı ama kişisel sitesinde (http://www.salimkadibesegil.com.tr) iki gün önce öyle hoşuma giden bir yazı yayınladı ki, sizinle paylaşmadan edemedim. Güney Afrika’dan değil, Alaçatı’dan bahsediyor, diyor ki:

“Genellikle bu blogda şahsi çalışmalarımla ilgili yazılara yer vermemeye özen gösteriyorum. Ama bugün bu kuralı ‘görmezlikten’ gelmek durumundayım.

Eşim Aysen… Alaçatı’da bir hayalini gerçekleştirdi.

Dört odalı bir özel konuk evi açtı.

Kızım Pırıl, pılıyı pırtıyı topladı.

Alaçatı’ya yerleşti. Ana-kız işletecekler… Hayallerini gerçekleştirecekler!

Zaten dolu dolu geçen bir kış dönemini geride bıraktı Alaçatı. Ekim ayından bu yana her hafta sonu yerli ve yabancı sanatçıların ağırlandığı Jazz akşamlarına Bu’ra Lokal evsahipliği yaptı. Şubat ayında ‘IF Film Festivali’ uğradı beldemize. Baharın geldiğini ‘Ot festivali’ ile anlıyoruz Nisan başında. Günlere sığdıramıyoruz artık festivali. Arkasından uçurtma şenliği. Hem yaptık hem uçurduk.Tüm kış boyunca Dostane’de Pazartesileri ‘sinema akşamlarında’ bir araya geldik, konu komşu! Kimimiz ‘atıklardan el sanatları’ yapmayı öğreniyordu Kırmızı Ardıç Kuşunda, kimimiz önümüzdeki günlerde sergilenecek ‘tiyatro’ ile meşguldü… Mayısla birlikte bir ay sürecek ‘Genç Sanat Günleri’ başlıyor. Türkiye’nin dört bir tarafından genç sanatçılar eserlerini sergileyecek Alaçatı sokaklarında.

Yukarı Sokak…

Alaçatı’nın tam göbeğinde derler ya… İşte öyle bir yerde.

Belediyelerin sokakları numaralamasından sonra kaybolan sokak isimlerine nazire olsun diye adını “Yukarı Sokak” koydular.

180 yıllık üç katlı bir taş bina.

Buram buram Alaçatı dokusu sinmiş her bir taşına. Beş ayda her tarafını yeniledi Aysen. Kendine özgü bir tasarımı ile ‘insan kendini evinde hissetsin’ diye özetledi yaptıklarını.

Tüm ahşap işleri için yeniden ağaç kestirmedi. Birazcık daha pahalı olmasına rağmen yerel iş gücünü kullandı.

Olabildiğince yerel malzemeler tercih edildi.

Güneş enerjisinden, atık yönetimine kadar her şey ‘sürdürülebilirlik’ kurallarına uygun düşünüldü. Alaçatı Atatürk İlköğretim Okulu’nda okuyan 58 öğrencinin yaptığı seramik eser binanın dış duvarına monte ediliyor, isimleri ile birlikte… Kapısında konuklar için bir normal, bir elektrikli bisiklet bekliyor.

Ilıca plajlarına ve sörf merkezine araçla beş dakika uzaklıkta.

Alaçatı pazarına yürüyerek dört dakikada gidiliyor.

Bütün bunlar bir yana.

‘Mutlular’… Mutluluklarını daim kılmak için bu hayalin peşindeydiler. Kış aylarını bekliyorlar.

Trabzonlardan getirttikleri kuzinede çay demlemek, şömine ateşi karşısında sohbet etmek için.

Konukların bir oda bir de ev anahtarları var. Akşam gezip tozmadan geldiklerinde aynen evlerine girer gibi kendi anahtarları ile açsınlar kapıyı ve yine evlerindeki gibi muftakta atıştırsınlar, kendi çaylarını, kahvelerini kendileri yapsınlar diye düşünülmüş her şey.

Hani karımdır, kızımdır diye söylemiyorum ama:-)”

***

Kitaba niyetliydim, konukevine kısmet oldu yazı… Bakalım sevgili okurlar, hangimiz daha önce gideceğiz.. Kim bilir belki orada karşılaşırız belli mi olur…